ne yaparsam yapayım yol ikiye bölünecekti
ne kadar tutsam da kanatları kırılacaktı güvercinin
şikayet ede ede tükendiğimi görmeni istemezdim
okunaklı yollar ezberlemiştim senin için
seslensem yetişirdim kaçırdığım trene
baksam görmeyi isterdim o manzarayı
zıplaya zıplaya ilerlediğim yolları sürünerek
döndüm geri, bu bir kaçışın eseridir
kaçışta saklı kaderi
görmeyi arzu etseydi kelepir
bir arazide başıboş gezinen zifir
şimdi hudutlarıma çizdiğim boya daha kurumamışken
şekerden bulutları görmezden gelip göğe hatıralarımı uçurmaya meylettim
fikirleri prangalar altında ezilen dışarda
gezinerek şarkı söyleyen kemancı değildi
tutsaklık içerde tıngırtılarına hasretken bir melodiye ömrünü verenle
teşkil değil miydi?
koşsa yetişir miydi diye sorsa
yürüyerek ulaşırlar mıydı ona yeniden
geriye dönen adımlarını içe dönük atmasa ve
gözünü yarına çevirmeden bugünde tutsa hep
kayboluşu bir zikir gibi içinde tekrar etmekten kurtulur muydu?
ne yaparsam yapayım bir yol maktul
olacak gibiydi
yürüyerek katledilmeyen
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder