Bu blogda ara:

19 Mart 2025 Çarşamba

ben bu kainatın neresinde esmeliydim?

Gidecek hiçbir yer yok. Tüm yolları coşkuyla tüketirken her şeyin ardında böyle boşluğa bakar gibi kalacağımızı söyleselerdi belki biraz yavaşlardık. Veda falan ederdik, daha az yazım yanlışı yapar, daha çok güven oyu almaya çalışırdık bugünümüzden. Oysa her şey bir anda olmuş gibi durduk kaldık. Kabul etmedik ana karakter gibi yan karakterlerin de bir hikayesi olabileceğini ve tükendiğimizi, her şeyin bir sonunun olduğunu, yalnızlığın hayatın başından beri devası olmayan bir yara olduğunu görmedik, unuttuk, öteledik vesaire.

Solgun bir yaz akşamı gibi. Renkler pastelden karanlık tonlara doğru akıyor. Ay meydanda ama ne ışığı var ne de doğru dürüst bir şekli. Gökte kıvrılmış bir kemik gibi, ha düştü ha düşecek. Yıldızlar sönük. Tüm şehrin ışıkları kapansa bile kar etmez görmeye. Gün yenilgin. Çığırtkan bir sarhoş şimdi deler geçer kaldırımları istifra ederek. Çevredekiler çok çok pencerelerini kapatırlar, ya da televizyonlarının sesini açarlar. Gözler ekranlarda durmaksızın değişen kareleri yakalamaya çalışırken 25. karede bir çocuğu daha boğazladı caniler. Şarıl şarıl kan dökülse bile bıçağın keskin ucu kendi sinelerine dokunmayana dek suspus herkes.

"Niye böyle?"
"Bir hava alıp geri gelsek mi?"
"Kaç lira ki bir hava?"
"Sudan ucuz.."
"Sen öyle san."


Arka planda bir kız şiir okuyor. Dinleyenin kulağına sağlık çünkü o kızı ne dinler ne de okurlardı. Zaman zaman hepimiz dilsiz ve beyinsizizdir, o kıza söyleyin fazla abartmasın. Anlaşılmaya değin açlığımız bizi eritse de ayakta kalmalıyız. Devir tasarruf devri. Herkes sevgisini ölçülü değil çok az kullanıyor. Uzun uzadıya yalnızlıklarda çekilir çile değil çünkü fazla sevmek. Gidenin ardından ağıt yakmaya döndü mü iş, hayır gelmez o gidişten. Sahi, gidişlerin hepsi hayrına mıdır?

"Geceyi bu kadar koyulaştıran nedir?"
"Güneşin gidişine üzülüyor olabilir gökyüzü."
"Ama yarın geri gelecek?"
"Sen bile tereddüttesin, baksana."

19325-
halama.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder