Zaman kafi gelmiyor, ertele ertele. Postpone adımız olacak neredeyse. Satış yapan nerdeyse herkesin kuyruklardan nasibini aldığı bir başka gavur bozması kapitalistik girişimle çok özel hissetti o kadın kendisini. Adam ise dünyanın en bahtiyarıydı zira alnının akıyla sıyrılmıştı bu günün getireceği kara kehanetlerinden kaynananasının. Kadın üşenmeden aksırmadan tıksırmadan yaşına başına bakmadan tüm olumsuzlukları sıralamıştı. Nefes almamıştı bunları yaparken. Liste uzundu, damat idmanlıydı önceden. Bu sene.. diye geçirdi içinden. Daha şedit sebepler lazım. Derken saydığı envai çeşit nedeni savuşturdu geçti akıllı adam. Kaynana içi sıkkın bir ifadeyle taradı kızının aşık olduğu herifin suratını. Ne bulduysa... dedi. Ama yine içinden. Son kozuna gelmişti sıra. Elleri terledi, gözlerinin önünden izlediği dizilerden bir kuple klas senaryolar geçti. Oralardaki lafı gediğine koyan valideler falan hep bu kadının idolüydü. Bu sene çok daha önemli... dedi bıkmış bir sesle. Gözlerini o özendiği bakışlardan bakışlarla çevrelediğini hayal etti. Dudaklarında hin bir gülümseme, saçlarında grinin her tonu... Olmuştu işte. Lakin damat beklenilen tepkiyi hala vermediği için afallamak üzereydi. Tüm bu çaba, kendinden emin oyunculuk.. Boşa mı gidiyordu yani? Senelerdir bir çiçek bile koparmadın kızıma... Geçen her şey üst üste gelince sinir krizi geçirdi, ağlaya zırlaya artık boşayacağım bu adamı dedi... Kızının mutluluğunu kendi ikna çabasının gerisine itti. Damadı taramayı sürdürdü ve bir ışık görmek istedi. Başardı da. En sonunda tabi sosyal devletin manzumesinden müteşekkil adaletin vuku bulabileceği bir olasılığa değinmişti ve o anda adam annesi sayılan kadına dönüp bakmadan ceketini cüzdanını alarak çiçekçiye koşuvermişti. Ertele ertele nereye kadar dedi adam yolda. Alnında biriken terleri, çiçekçiye bıraktığı serveti bir kenara bırakarak dayandı evinin kapısına. Ne de olsa eşinin huzuru evinin huzuru demekti. Elinde bir buket gülle ve lüks kağıtlara sarılmış beşinci kalite çikolatayla abandı zile. Normalde tıklatırdı ve anlardı kadın, gelenin eri olduğunu. Bu kez farklı olmasın mıydı?
Zamanın kafi geleceğini bize kimse söylemedi. Tıknaz nefeslerle aman vermeyen yokuşlar arşınladık, kardan sonra tuzlanmış yollara bazen hüzünle bazen neşeyle baktık. Gökte aradığımız o şeyi bir çift gözde buluruz sanmadık mı hepimiz? Tüm şakalarımızın arasına katık gibi dualar yerleştirmedik mi? Azar azar geçen ömrün bir anda birileri için tamama erdiğini gördüğümüzde ağlayan gözlerle el açıp "Nolur biraz daha kalsaydı.." minvalinden sözlerle uçu açık isyanlar seslendirip sonra tövbe ettiğimizi kanıtlar biçimde uzun uzun göz yummadık mı? Yumduğumuz gözlerimizden biriken yaşlar boşalmadı mı? Neyi erteliyorsun öyleyse?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder