birbirimize ne kadar yakınız. aynı zamanda ne kadar uzak. şartlar bizi uçmaya sevk edecekken yerde ayak bağı olacak birkaç bahane bulduk da emeklemeye mahkum kaldık. niçin bu halin sorgusunu yapmaktan beri durduğumuzu izah edemiyoruz. ne sen bana, ne ben sana. tarih halklarımızı kevgire çevirip aramıza nifaklar sokarak yol alanların çabasına hayran olduğu için başımıza gelenlerin failini bulamıyoruz. aynalarla da aramız iyi değildir zaten. hiç olmadı.
günler bir tekerrürle aramızda dönüyor. sen uzaklaştığında buz kesiyorum lakin yaklaştığını görebilir miyim, ömrüm yeter mi buna bilmiyorum. sormaya gücüm yok ama sormazsam gözlerim açık gider diye düşünüyorum. düşüncelerim bombardımanlara uğramış, aklım mantıklardan firak iken seni kalbime nasıl ulaştırabildim bilemiyorum. kestiremiyorum, saçlarımı da kesmiyorum. boyamıyorum gözlerimi, doldurmuyorum kulaklarımı ve sıkıştırmıyorum ellerimi insanların nazarına. içimdeki sima kenarları paslı bir aynanın sırlı yüzeyinden kendine endamlar beğenirken sana tutunuyorum en çok. ama senin tutunduğun ben miyimdir, bilmiyorum. ne çok kesafetli hüzün cümleleri kurdum. ne çok ağladım ne çok bağırdım. bir düzen oturtamayışımın, oturduğum yerin bir düzeni ihtiva ettiremeyişinin ve en çok aklımın bir düzene mukabil bir duruş sergileyemeyişinin kurbanı oldum. kurban psikolojisiyle hareket ediyorum zira ayaklarımın da sahibi olamadım. yürüdüğüm patikaların başta hangi şahika yollara benzediğini sana söyleseydim inanmazdın bana ama hikayenin sonunda bağır çağır "ne işin vardı orda" derdin mutlaka. artık içimde anlatamadıklarımın çetelesini tutmuyor ya da yaralarımın ucu açılmış kanlı yanlarını bile isteye kaldırmıyorum çünkü o anlarda aklımın teranesinde dönen bağırtılı rüzgarları sen duymadın, gördüğüm dehşetengiz manzaralarda sen gezinmedin, hissettiğim boğumlu duyguları gönlünde sen biçmedin. bilemezsin işte. bilebileceğini düşünseydim düşmezdin yüreğime. artık neyin ne olduğunu düşünmektense ne olduğumu tasarlayıp duruyorum. bilsem bu yol aramıza sandığımdan daha derin bir uçurum koyar, o zaman bundan vazgeçer miyim bilmiyorum.
şimdi burjuvaların köy halklarını ötenazilere zorlar gibi çulsuzluğa mahkum etmesine benzer tutumla kendimi bir uzaklığın ve aslında yakınlığın çepeçevre kuşattığı bir sineye hapsediyorum. bu yolun sonunun nereye çıktığını kimseye soramadım, kimse de söylemedi. bu yolun kime çıktığını az çok biliyorum ama. artık.
291224
dialara.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder