Günün sürekli aramızda dönüp dolanmasına imreniyorum. Boşluğu kucaklamak, çıkarların daha berrak bir biçimde gün yüzüne çıkışını izlemek, manipülatif cümlelerin arasında kendime dair bir şeyler aramak.. Bunlar çocukken yaptığım şeyler değildi. Velhasıl ben, çocukken günlerin bu denli hızlı ve aman vermeden geçip gidebileceğine de ihtimal vermezdim çünkü endişelerim çok başkaydı.
Bir çiçek yetiştirememenin hüznünü taşırdım içimde zira elimde bir çiçek öldürebileceğim düşüncesi alıkoyardı beni, saksılardan topraktan ve tohumlardan. Ve ben, kendim adına en adil olan şeyin topraktan gelişimi çamurlaştırmamak düşüncesi olduğunda karar kıldım çünkü o sıra epeyi yağmur yağıyordu ve şemsiyeler çok pahalıydı. Kararlarımın beni garabete sokacağından endişe duyarak yarın üzerinde planlar kurmamaya and içtim. Çok büyük değildim, feci şekilde hastaydım yirmi iğne yemem gerekiyordu ve hemşirelerden o dönemden sonra tamamen nefret ederken büyüyünce doktor olmayacağımı da o zamanlar anlamıştım. Bir şeyler yemek içimde bir öğürtü hissi uyandırıyordu, annemle her sabah ve akşam sağlık ocağına gitmemiz gerekiyordu ve bunu on gün boyunca sürdürebileceğim düşüncesi bile kusmam için geçerli bir sebepti aslında. Derken o gün olumlu düşünmenin, yarınla ilgili planlar yapmanın ruhum üzerinde açtığı yara üzerine konuştum kendimle. Konuşma çok uzun sürmedi çünkü yaşınız nispetinde kendinizle ciddi konuşmalar yapıyorsunuz. "O günden sonra.." da demedim o günden sonra, çünkü "o günden sonra" demem için o günün benim üzerimde neler çiziktirdiğini tarafsız bir gözle görebilmem, epeyi zaman devirmem gerekiyormuş, bunu da anladım ama hangi gün anladığımı kestiremiyorum.
Çamurlaşmak, demiştim. Eski nesil yazarların iyiyi saf iyi ve kötüyü safi kötü olarak yansıttığı dönemler gibi bir bakış açısını edindiğim o belirsiz güne döndüm çamurlaşmak deyince. Çünkü bana göre hayatımı "çok iyi" yaşamam gerekiyordu ve ben maddemdeki o toprak kokusunu ara ara bataklıktaki leş kokusuyla karıştırdım, kanımca. Bundan dolayı ne çamurlaştım ne de verimli bir topraktım. Çorak da değildim ama zordu benim için kaim kalmak. Aramızda dönen bu günler herkesi sağa sola devirirken ben.. Ayakta kalırım sanmıştım. Çıkarlarım olmaz, kimseyi yönlendirerek yoldan çevirmem, giderken yalnızca kendimi düşünmem falan diye çok düşündüm çok da yanıldım. Kepaze bir yaklaşımdı. Herkesi eleştirmenin en kötü yanı, aslında herkese gizli gizli imrenmektir.
Çocukken endişelerim çok başkaydı ama aslında en büyük endişem değişmekti benim. İnsan çok endişe duymamalı zira yarının sahibi Allah'tır. Bunu o zamanlar annem çok söylerdi ve çok iyi algılayamadığım bir olguyu defalarca duymanın şaşkınlığını yaşar dururdum, midem de çok iyi değildi keza. O zamanlar yarını bir köşeye bırakmanın önemli olduğunu anlamıştım ve bu bana yetmişti zaten.
11224
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder