nasıl olduysa günübirlik yaşantıların arasında
sadelikle bezenmiş bir aydınlığın ruhuma
kanatları kopmuş ama rüyalarında uçtuğunu zanneden o kuşa
kimbilir kim bilmem kimin nesinin her şeyini kaybettirdiği bir adama
uzaklaştıkça yaklaştığından emin olduğum bir yarına
günler sızı şeklinde aşık bir adamı sırtından boğazına kadar bir ağrıyla
karşıladı ve o adamın
adından önce ruhuna gergef olmuş bir sicimi vardı
yılana benzediğinden her çile çözümünde tıslardı ve insanlar
adamın şahmaranla bir hikayesi olduğunu sanırdı
şifacılıkta eli eteği olmasa da bu ün ve bu tuzak
belirgin olmayan bir gelecekte onun ayağına dolandı
adam askerlerin kapıya yığıldığından habersiz günden umudunu kesmişken
kraldan çok kralcılık yapanlardan bir mangaydı kapıya gelen
ellerinde siyaseten elde ettikleri kanun boşlukları
başlarında tüylerini yoldukları kuşların ruhları gezer
derken öne çıktı biri
ve ona şahmaranın adresini caddesinden kapı numarasına dek teferruatıyla
çömezlerden birinin alnına yazmasını istedi
şaşırdı bizimki ve öteki herkes
zira ülkenin ticareti kağıt üstüneydi
kağıt zenginiydi hatta öndeki kerkenez
çömezin anası, oğlunun alın yazısının bir
yol sorma bahanesiyle kirletileceğini bilseydi
karnında bir yılan taşıdığını haykırıp idamını isterdi
bizim adam, titreyen ellerle bir şeyler karaladı garibanın alnına
o an bir zelzele olsa da
herkes yerin dibinde kiracı olsaydı dedi içinden
tık nefes oldu yazarken
garibanın gözlerinde anasının bakışları
ruhuna işlenmiş önü arkası bilinmeyen bir gurbet acısı
seyircisiz bir yolculuğu oldu manganın
ara ara oğlanın alnına bakıp yollar aradılar
şahmaranı buldukları an dünyalar onlarındı güya
dünya sahi kime kalırdı diye sordu gariban içinden
alnını kirletenden, ruhuna zerk edilen korkudan ve kederden
anasının boğazına borç edilmiş hasretten
herkese birer yama biçti re'sen
emir büyük yerden miydi bilinmez
ama kağıt zengini adam ağaçlara insandan çok kıymet verirdi
bu gerçeği kral da bilir amma velakin
ses edemezdi
korkardı kağıtların elini kesmesinden
ne de olsa babası on dokuzuncu tufanı
bir kağıt denizinin ortasında son anda
kağıt boyunduruğuna sığınmışken kaybetmişti
boğazından yakalamışlardı önceki kralı
karısı bu acıya dayanamamış, bütün kitaplarla yolunu ayırmıştı
kanun, kural, kaide, anayasa
hepsini garibanların alnına yazdırmıştı
şiirin boynuna vurulan eşiksiz muamma
Yollara dökülen kadının su kırbasından(gözlerinden) sızan damlaya
şimşeklerin insafına tırmanan ışığa
bugünden yarına, sudan havaya, sabırdan aceleye ve aleacele yok olana
dinmeyen bir inatla yürüdüler şahmarana
alındaki adresten umutlu ve şifadan yana çaresiz
ellerini açmadan, yalvarmadan diz çöktürerek aramaya
alışkınlardı
buluşkunlardı
boğulmuşlardı aslında o tufanda ilkin
bir afla binbir telaşla battıkları gibi çıktıklarına aldırmadan
alın yazısı bir adresle sorup soruşturdular
uydurma bildiğimiz yollar birden
bilenler tarafından doğrulandı
kafalar yönleri, diller tarifleri doğurdu
parmaklarla gösterildi
ve şahmaranın kafası yol gösterenlerce vuruldu aslında
bizim adam sicimini gömdü toprağa
ya onu gömecek ya da kendini boğacaktı
anlatılan oydu ki bizimki
iki ahtan birine vah etmeyi yeğlemiş
derken bir eylül ya da nisan sabahıydı
yerin altından usulca sürünen bir yılanın kağıttan dili
boğazını kesti de
aynı zancılar bu sefer
şahmaranın ayrılığına dayanamadığından dem vura vura
adamı tarihe gömdüler
kesif kesifken taviz vere vere duruluğa
görünmez bir yolken yürüne yürüne bir patikaya
bir köklü ağaçken söküle söküle arkası görünen bir kağıda
şişe şişe patlayana
yakılmadan yanana
yanınca söndürülene ve
yoklaya yoklaya bulana
nasıl olduysa bir gün
günübirlik bir yolculuk sırasında
sicimin bulunduğunu
tıslayan sesinin yeni bir kara habere konu olduğu
ve askerlerin
alnı ak gözü pek
anasının kuzusu
sesli yutkunan bir çömezle yola koyulduğunu
yazdı gasteler
kağıtların egemenliğinde
şekle şüpheyle
şahmaranın bedeni çürümeden inandılar dirildiğine
sürüngenlerin intikam aldığı
aşık bir başka adamın boynuna bir eza
diline bir boğum
içe çöken hüznün ansızın dağıldığı
uçsuz bucaksız bir anda
uçurumların yok ettiklerine
selam ile
başladı bir başka hikaye
yakınlarda yahut uzak bir ülkede
kağıtların ya da başkasının egemenliğinde
tırmandı sızı
yandı yanmadan karınca
yaktı yanarak karga.
151224
dia
(dilara.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder